Gülden Kılıç’ın Kaleminden ‘Kendine Dayanıyor İnsan’

Gülden Kılıç’ın kaleminden çıkan “Kendine Dayanıyor İnsan” adlı kitap, insanın varoluş serüvenine eşlik eden sancılı hallerin hikayelerini bizlere aktarıyor. 

Hayata bir yol, yaşananlara da bir yolculuk olarak bakmak. Gülden Kılıç’ın kaleminden çıkan “Kendine Dayanıyor İnsan” adlı kitap, insanın varoluş serüvenine eşlik eden sancılı hallerin hikayelerini bizlere aktarıyor.

Gülden Kılıç’ın “Kendine Dayanıyor İnsan” adlı öykü kitabı Postiga Yayınevi tarafından okuyucunun beğenisine sunuldu. Kitapta, “İnsan bir çelişkiler yumağıdır.” diyor yazar ve bir yerde öykülerinde insanı ve hayatı anlamanın yollarını arıyor. Hayatın gerçeklerinden, duygulardan, yaşananlardan yola çıksa da yazar, diğer taraftan bir arayış içinde olduğunu ve her an bir anlamlandırma çabasına giriştiğini hissediyoruz. “Koca bir hiç uğruna hayatımı tükettim. Oysa herkes gibi ben de bir şey olabilirdim.” diyerek kahramanların sadece yaşamadıklarını aksine yaşadıklarını sorguladıklarını görüyoruz.

Kitapta her hikaye bir yolculuğu andırıyor ve yollar hep insana, insanın duygularına çıkıyor. “Kalbe düşen uzakların büyüsüne kapılmayan in­san yok gibidir.” diyor yazar. Hayatı da acısıyla tatlısıyla bir yolculuk olduğunu hissettiriyor yazar hikayelerinde.  Bu yolculuk bazen bir insana bazen insanın kendisinse bazen de fiziki bir yolculuğa işaret ediyor. “Bi­lincin boşlukları ile deniz dalgalarının birleştiği bir yerde insan ancak sakinleşebiliyor. Bu yüzden bura­dayım.”

Hikayeler, yalnızlık hissinin adeta odağında dolaşıyor. Buna bir de somut yalnızlığı yani ailesizlik, toplumsal dışlanma, çaresizlik gibi yalnız bırakılmalar da eklenince insanoğlu için buhranlar kaçınılmaz oluyor. Yazar işte bu buhranları anlatmaya çalışıyor. Yazar,“Ve benimkisi çaresizlikten gelen yalnızlıktı.”, “Bence akşam yalnızlar için vardır.” diyor.  Kitap insanın temel acılarına odaklanıyor, olayları, duyguları bireysel olmaktan çıkarıp tüm insanlığa mal ediyor. “Hepimiz ve yaşadıklarımız farklı olsa da insanın olmanın çıkmazları ve acısı birdi.”

 

Kitap, kadının ve özellikle çocuğun dünyasına ayna tutuyor. “Mumdan Kadın Heykeli”  “Kadın Tesellisi”, “Sadece Yüzü Olan Kadın”, “Bir Sevgi Kıskançlığı” hikayeleri bu bağlamda değerlendirilebilir. Hikayelerden kadın ve çocuk olma noktasında toplumu empati kurmaya davet ediyor. Kadının, erkeğin, çocuğun “İnsan” çatısı altında birleşmesi gerektiğine inanıyor ve sorunların da ancak böyle çözülebileceğini hissettiriyor yazar.  “Buralar Sensiz Gibi”, “İşte Aşk Buydu” gibi hikayelerle aşkın sonsuzluğunu ve ulaşılmazlığını anlatıyor bizlere.

Toplumun görmek ve anlamak istemediği sorunlara karşı açılımlar yapıyor yazar. Örneğin, “Yaşamın Kıyısında”, “Köprüdeki Son Bakış”, “Başka Evlerde”, “Yüzleşme” gibi hikayelerdeki kahramanlar, topluma mesaj veriyor: “Beni görmezden gelme” şeklinde.

Bireysel ve toplumsal sorunları birbirinden ayırt etmediğini görüyoruz yazarın. Her bireysel sorunu, bir yerde topluma dokundurmayı başarıyor yazar.

 

Kitapta dikkat çeken diğer bir nokta da fedakarlık. Günümüzde kimi insanlarda çok kimi insanlar da ise az olan bir duygu. Yazar, özellikle kadınların fedakarlığını çok güzel işliyor. Evlat-ebeveyn ilişkilerinde bunu derinden hissediyoruz. Herkesin kendinden, yüreğinin derinliklerinde bir şeyler bulabileceği hayatlar, hikayeler…

Kısacası, kendilerine özgü dünyalarında ve kavrulmuş hayatlarında zamanı yitiren, sessizce ilerleyen karakterler.

 

Avatar

Editör

En güzel haberleri oluşturur, düzenler ve siteye ekleyip, siz değerli okurlara sunarım.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir