Adıgüzel ‘Öğrencilerimizin tercihi yüz yüze eğitim’

Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel, öğrenciler ile öğretim görevlilerinin ilk tercihinin yüz yüze eğitim olduğunu söyledi.

Muhammed Fatih Dur

Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel ile pandemi sürecinin topluma, göçmenlere ve eğitime etkisini konuştuk.

  • Türk halkı bilindiği üzere misafirperverliği ile tanınıyor. Bununla beraber kollektif toplum özellikleri taşıyor. Son günlerde hısmına ziyarete gitme, taziye ziyareti yapma vs gibi telkinlerde bulunuluyor. Sağlık için söylendiği iddia edilse de bu telkinler toplum yapımızı bireyselliğe iter mi? Bu bireysellik toplumumuzun geleceğini nasıl şekillendirir?

Tabii ki misafirperver bir toplumun misafirperver insanlarıyız. Toplumumuzun genetik kodlarında ziyaret etmek, sarılmak, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpmek var. Sevgisini saygısını dokunarak gösteren bir toplumuz. Şüphesiz bir takım yasaklar ve kararlar pandeminin bulaş riskini en aza indirmek, toplum sağlığını korumak için alınıyor ve uygulanmaya çalışıyor. Devletin görevi halk sağlığını için gerekli tedbirleri almak, emniyetimizi, sağlığımızı bireylerin insafına ve keyfiyetine bırakmadan korumaktır. Sosyal devlet anlayışının temelinde bu vardır.

Covid-19 gibi virüs salgınlarının yoğun yaşandığı dönemlerde insanların bireyselleşmesi, sosyal ilişkilerini zayıflatması sıklıkla görülen bir durumdur. Her şeyin başı sağlık söyleminden hareketle, sağlıklı kalmak adına birtakım fedakârlıklarda bulunmamız gerekiyor. Aileden, dostlardan, sık görüşülen arkadaşlardan bir süre fiziksel olarak uzak kalmak zorundayız.  Hatta sağlık çalışanları bu süreçte birinci dereceden yakınlarıyla dahi görüşemiyorlar. Bu durumu anlayışla ve iyi niyetle karşılamalıyız. Gelecek güzel günlerde doyasıya sağlıklı ve huzurlu görüşmeler için, şimdi kurallara uyma zamanıdır.

Bireyselleşmenin teknoloji, internet gibi farklı tetikleyici sebepleri olmakla beraber pandemi tedbirlerinin gerektirdiği bireyselliğin etkileri çok uzun sürmeyecektir. Toplumsal dönüşümler uzun zaman alır. Salgın atlatıldıktan bir süre sonra toplumsal ilişkiler eskiye doğru evrilecektir. Şüphesiz hijyene, mesafeye, koruyucu sağlık tedbirlerine her zamankinden daha fazla önem vereceğiz fakat bu durum kalıcı bireyselliğe dönüşmeyecektir.

  • Karşılıklı güvene dayalı bir toplumken ön yargı esaslı bir topluma geçtik gibi hissediyorum. Herkese potansiyel hasta muamelesi yapılması toplumsal gerginliğini olumsuz etkilemesi muhtemel midir?

Çok haklısınız. Ön yargılarımızın arttığı bir dönemden geçiyoruz. Medyanın da etkisiyle, sokakta, iş yerinde karşılaştığımız insanların taşıyıcı olabilme riskini göz önünde bulunduruyoruz. Özellikle maske takmayarak dolaşan insanların rahatlığı, tedbirlere uyan bireyler üzerinde gerginlik oluşturabiliyor. Buna tam olarak hasta muamelesi yapmak demeyelim ama daha şüpheci ve kaygılı bir toplum haline geldiğimizi söyleyebiliriz. Bu kaygıyla sadece etrafımızdaki insanlardan şüphelenmekle kalmıyor, kendimizden de şüpheleniyoruz. En küçük bir belirti yaşadığımızda acaba hasta mıyım? diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz.

“Salgın göçmenler için daha çok geçiyor”

  • Özellikle birçok dezavantajı ihtiva eden göçmen toplulukları geçtiğimiz bu süreç nasıl etkiledi ve etkileyecek? Göçmenlere karşı güdülen ensar muhacir anlayışı tehlikede mi?

Dezavantajlı gruplar için bu süreç şüphesiz biraz daha zor geçiyor. Birtakım sosyal imkanlara erişimin azaldığı noktada problemler başlıyor. Göçmen toplulukları için de bu geçerli. Özellikle bu süreçten düzensiz göçmenler daha fazla etkilendiler. Çünkü bu kişilerin tamamı emek yoğun işlerde, sigortasız ve herhangi bir sosyal güvenceleri olmadan çalışıyorlardı. Salgın sürecinde fiziksel emek isteyen işler neredeyse tamamen durma noktasına geldi. Bu insanların uzaktan çalışma gibi bir imkanları da olmadı. Devletten kısa çalışma ödeneği gibi destekler de alamadılar. Çok zor durumda kaldılar. Ayrıca geçici koruma altında yaşayan ve yine beden gücü ile çalışan Suriyeliler çok zor durumda kaldılar. İşten ilk çıkarılanlar doğal olarak sigortasız çalıştırılan kişiler oluyor. Bu yüzden salgın süreci göçmenler ve sığınmacılar için çok daha zor geçiyor.

“Toplum bilimleri kurulu varlığı çok geri planda kalıyor”

  • Malum virüsle mücadele sürerken sosyal bilimcilerin yer aldığı toplum bilimleri kurulu oluşturuldu. Bu kurula ölü doğdu eleştirileri yapılıyor? Bakışınız nedir bu konuya?

Kurul ölü doğdu diyemeyiz ama kurulun sesinin daha çok çıkması, medyada daha görünür hale gelmesi gerekiyor. Sağlık kurulu üyelerini medyada o kadar çok sık görüyoruz ki toplum bilimleri kurulunun varlığı çok geri planda kalıyor. Açıklanan rakamların, alınan tedbirlerin toplum üzerindeki etkilerine dair toplum bilimleri kurulunun çalışmaları daha görünür hale getirilmelidir. Tartışma programlarına daha sık davet edilmeli, görüşlerine daha sık başvurulmalı. Süreç tamamlandığında, tek bir vaka dahi kalmadığında, uzunca bir süre pandeminin toplumsal maliyetlerini konuşuyor olacağız.

“Belirsizlik toplumu geriyor”

  • Yaşanılan belirsizlik durumunda etkisiyle tedbirlere karşı bir tepki birikmesinin yaşandığına şahit oluyoruz. Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde yaşanan protestolar görüyoruz. Türkiye’nin sosyolojik yapısına baktığımızda böyle bir protesto Türkiye’de yaşanır mı? Halk oluşan belirsizliğe daha ne kadar dayanabilir?

Belirttiğiniz gibi belirsizlik toplumu geriyor. Özellikle eğitimin ve sınavların nasıl yapılacağı, okulların fiziksel olarak açılıp açılmayacağı en çok merak edilen konulardan. Ancak, salgının etkileri hala devam ederken, yetkililerden hiçbir şey olmamış gibi bir karar almalarını da bekleyemeyiz. İnsanlar bir taraftan çocuklarını okula göndermeye çekinirken, bir taraftan da okullar açılsın, çocuklar okula gitsin istiyorlar. Üniversite öğrencileri uzaktan eğitim yerine, yüzyüze eğitim görmek istiyorlar ve bu konuda rektörlüklere ve YÖK’e sosyal medya üzerinden baskı yapıyorlar. Ama yöneticilerin yüzyüze eğitim için adım atması için salgının tamamen kontrol altına alınması ve insanların da daha bilinçli olması gerekiyor. Görünen o ki, okullar açılsa bile eskisi gibi olmayacak, daha seyreltilmiş sınıflarda dersler yapılacaktır. Bunun için de bazı derslerin yine online yapılması zorunlu olacak. Diğer sosyal aktivitelerin serbest bırakılması için ise salgının etkisinin iyice azalmasını beklemek zorundayız. Az önce söylediğimiz gibi devletin vatandaşlarının sağlığını korumak gibi temel bir görevi var. Mevcut covid-19 sürecinin Türkiye’ye maliyeti gerçekten çok yüksek. Devlet milyarlarca liralık sağlık harcamalarını vatandaşlardan bir kuruş almadan ödüyor. Avrupa ve ABD’de ise insanların yüksek maliyetler nedeniyle hasta olmalarına rağmen tedavi olamadıkların ve binlercesinin hayatını kaybettiğini görüyoruz. Türkiye’nin salgını çok iyi yönetmesi ve sağlık hizmetlerinin kalitesi sayesinde, vaka sayısına göre ölüm oranı en düşük ülke olmuştur.

  • Haşmet Babaoğlu’nun da dikkat çektiği gibi medya organları yeni tedbirlerin gelmesini isteyen özel bir network’a dönüştü gibi. Kamera kayıttayken sosyal mesafe gibi kavramları dile getiren medya mensuplarının kayıt sona erdikten sonra bu kurallara uymayışına birçok kez şahit oldum. Bu duruma iletişimci kimliğimiz nasıl bakıyor?

Covid-19 salgını sürecinde medyada tüketim alışkanlarında önemli bir değişim yaşandı. RTÜK televizyon izleme verilerine göre, haber temalı kanalların izlenme oranı diğer ulusal kanalların önüne geçti. Haber programları da aynı şekilde diğer içeriklerden daha çok izlenir hale geldi. Oysa salgın öncesinde bunun tam tersi yaşanıyordu. Eğlence odaklı medya tüketim alışkanlıklarımız haber odaklı olarak değişti. Bazı medya organları daha çok izlenme, daha çok tıklanma uğruna sansasyonel çalışmalara imza atabiliyorlar. Haşmet Babaoğlu’nun dikkat çektiği konunun bu olduğunu düşünüyorum. Sağlık kadar önemli bir konunun bu şekilde malzeme yapılmasını etik bulmuyorum. Medyanın görevi toplumu sağlıklı bir şekilde bilgilendirmektir. Rakamları ve olayları olduğundan farklı göstererek, dezenformasyon yaparak, toplumun kaygısını artırmak ve bu kaygı üzerinden bir ticari alan devşirmek ahlaklı bir davranış değildir. Hem medya çalışanları, hem de medyada boy gösteren isimler, toplum önünde her an görünür oldukları için topluma örnek olması gereken kişilerdir. Salgın tedbirlerine uyma çağrısı yapılırken, öncelikle çağrıyı yapanların ve medyada temsil konumunda olanların bu tedbirlere uyması gerekmektedir.

“Online eğitim yüz yüze eğitimin yerini tutmaz”

  • Dekan kimliğinize de bir soru yönetmek istiyorum. Eğitimin internetle entegrasyonu mühim olduğunu kabul etmekle beraber yüz yüze eğitimin vazgeçilmez bir olgu olduğunu düşünüyorum. Üniversitelilerin güz dönemine çok az kalmışken sosyal medya ve çevremdeki öğrencilerden edindiğim izlenim öğrencilerin yüz yüze eğitimi tercih ettikleri. Uzaktan bir eğitim istemiyorlar. Hatta bazılarından okulumu dondururum daha iyi tepkilerini duydum. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Hocalarınızın bakışı nedir? Uzaktan eğitim, üniversite eğitimlerinin kalitesini düşürüyor mu? Bizi neler bekliyor?

Şüphesiz online eğitim biçimi hiçbir şekilde yüz yüze eğitimin yerini tutamaz. Teknoloji ile desteklenmiş bir yüz yüze eğitimi tercih edebiliriz, destekleyebiliriz fakat öğrenciyle bir araya gelinemeyen her türlü eğitim modeli şüphesiz etkisini kaybedecektir. Bütün bunları söylerken tabi ki şartları göz önünde bulundurmak gerekiyor. Toplum sağlığının riske atılabileceği durumlarda, eğitim yöneticileri hem toplum sağlığını hem de eğitimin kalitesini aynı anda düşünmek durumunda kalmaktadır. Uzaktan eğitimi denemek zorunda olduğumuz bir süreç yaşıyoruz. Eğitimi devam ettirmek adına teknolojinin bütün imkanlarını kullanmaya çalışıyoruz. Öğrencilerimizin tercihiyle doğru orantılı olarak bizlerin de tercihi yüz yüze eğitim. Çünkü eğitim sadece bilginin öğrenciye iletilmesi değildir. Eğitim, hoca, öğrenci, okul, derslik, kampüs gibi birçok bileşenin bir araya gelerek oluşturduğu daha geniş bir kavramdır. Bu bileşenler azaldığında eğitimden değil ancak bir bilgilendirme sürecinden bahsedebiliriz. Yükseköğretim kurumları olarak sürecin artılarını ve eksilerini değerlendirerek eğitimi en ideal şekilde sürdürmeye çalışıyoruz. Şartlar izin verdiğinde ise öğrencilerimizle en kısa zamanda yüz yüze bir araya gelerek eğitime devam etmek istiyoruz.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir